Ortancaların hemen önünde, yükselti halindeki taşlara oturmuştum. Hep aynı şeyler dönüp duruyordu kafamda. Adım atacak yer yoktu aklımda. Etrafım, bu bahçe, ağaçların arasındaki bu ev hepsi huzursuzdu, tıpkı benim gibi.
Her yaz, sıcaklar bastırmadan soluğu burda alırdık. Şehre kırk kilometre kadar uzaklıkta yemyeşil bir yaylaydı burası. Küçücük bahçemizde yetişen mahsüller bütün kışlığımızı çıkarırdı. Şimdiyse bu ev, bu bahçe, ruhumun tüm yorgunluğunu alsın istiyordum, alıp hiç getirmemecesine uzaklara götürsün. Ne kadar zamandır orda oturduğumu bilmiyordum ama üç dört saat geçmiş olacak ki, bir ara annemin “Saatlerdir ne yapıyorsun orada bilmiyorum, gel de bir kap bir şeyler ye.” dediğini hatırlar gibiyim. Devamı…