ÇİĞDEM’İN GÜNLÜĞÜ
Sunay Ateşoğlu
Çiğdem ilkokul öğretmeni Aliye Hanım ile lise fen bilgisi öğretmeni Murat Bey’in ilk çocuklarıdır. Aliye Hanım Trabzon’un elit mahallelerinden birinde iyi bir devlet okulunda öğretmenlik yapmaktadır.
Murat Bey genelde okuldan eve, evden okula gelen mazbut bir kişidir. Aliye Hanım ise statü düşkünü, disiplinli, kontrolsüz hırsı olan, dediğinin olmasını isteyen, zaman zaman agresif, alaycı ve egosu yüksek bir kadındır.
Çiğdem kendi halinde, kardeşi Elif ile iyi geçinen, uysal annesinin sözünden asla çıkmayan bir çocuktur. Bu yıl ilkokula başlayacakIr. Aliye Hanım Kızının doktor olmasını çok istemektedir. Çiğdem ise eve alınan gazetelere bakarak daha çocuk yaşta yazar olmanın hayallerini kurar. Zeki bir kızdır. Küçük yaşlarda okumayı yazmayı öğrenmiş kendince yazılar yazarak kardeşine okumaktadır.
Aliye Hanım Çiğdem’i kendi okulunda ve kendi sınıfında okutmaya başlar. Çiğdem ise annesinin sınıfında okumak istemese de sesini çıkartmaz, çıkartamaz.
80’li yıllar ülkenin köklü değişimlere girdiği yıllardır. Bu değişimlerden eğitim sistemi de nasibini almış ve artık aileler kız ve erkek olsun çocuklarının üniversitelerde okumasını arzu etmektedir. Bu istek ve talep okul eğitiminin yetersizliği neticesinde dershaneler gibi yeni bir ticari eğitim sistemini geliştirir. Artık öğretmenlerin ve velilerin iyi bir eğitim için yarış haline geçirdiği bir dönem başlar.
Günümüzde çocukları yarış atı haline getiren sistemin temelleri de bu yıllarda atılmıştır. Bu yıllar başarı, statü, hırs, rekabet, başkalarını devre dışı bırakma, kısaca vahşi kapitalizmin dünyayı sardığı gibi bizi de sarmaya başladığı yıllardır. Eğitim adı altında insani ve manevi değerler birer birer yozlaşmaktadır.
Aliye Hanım bir eğitimci olarak bu durumu erken fark eder. Bu yüzden Çiğdem’i küçük yaşlarından itibaren sıkı bir disipline alır. Çiğdem bu yoğun temponun içinde özgüvenden yoksun, annesi ne derse onu yapan, anne bağımlısı bir öğrencidir.
İlkokul birinci sınıftan beri okul birincisi olan Çiğdem bu yıl ilkokul dördüncü sınıftadır. Haliyle Aliye Hanım kızının başarısından dolayı haklı olduğuna inandığı bir gurur içerisindedir. Öğretmenler odasında artık Çiğdem’in başarıları konuşulur. Aliye Hanım Çiğdem konuşuldukça daha hırslanır, diğer öğretmen arkadaşlarının çocuklarının başarısızlıklarını alaycı bir dille dile getirmekten çekinmez, hatta zevk bile almaya başlar. Arkadaşları bu durum karşısında yavaş yavaş Aliye’yi terk eder. Aliye bu durumdan hiç rahatsız değildir. Çiğdem’i de arkadaşları annesinin bu tutumundan dolayı tek tek bırakır. Murat Bey de bu durumdan rahatsız olsa da sessizliğini bozmaz. Çiğdem’in hayatı sadece derslerden ibarettir. Derslerinden zaman bulunca da yalnızlığını ve çaresizliğini çok sevdiği günlüğünde ki yazılarında anlaIr.
90’lı yıllara gelinmiş, eğitim sistemi artık dershanelerin ve özel hocaların eline geçmiştir. Murat Bey de çocukların eğitim masraflarını karşılamak için boş vakitlerinde özel ders verir. Ev hanımı kadınlar bile kabul günlerinde, sadece çocuklarının dershanelerini, aldığı özel dersleri, gittiği okulları konuşmaya başlamıştır.
Çiğdem her yıl okul birincisi olarak liseyi bitirir. Üniversite sınavında da iyi bir derece yaparak annesinin istediği Hacettepe Tıp Fakültesi’ne girmeyi başarır. Aliye Hanım emellerine kavuşmuş olmanın sevinci ve gururu ile sağda solda kızının başarısına kendini de katarak egosunu tatmin etmeye devam eder.
Annesini memnun etmenin hazzını yaşayan Çiğdem’in içini annesi olmadan başka bir şehirde yaşamanın korkusu sarmıştır.
Aliye Hanım bu durumu daha önce düşünmüş ve planını yapmıştır. Hemen Ankara’ya tayin olmanın yollarını aramaya başlar. Her şeyi elde edebileceğine, önünde hiç bir engelin olmayacağına, olamayacağına kendini o kadar inandırmıştır ki her yolu denemesine rağmen tayininin bir türlü olmamasını kabullenemez. Agresifleşerek alaycı tutumunu daha da ileriye taşır. Kontrolsüz hırsın kendini ele geçirdiğinin farkında bile değildir.
Çiğdem Ankara’da günlerini yalnız geçirdikçe, annesiz de yaşam olacağını fark eder. İçinde kalan çocukluğunu yaşayamamış olmanın ıstırabını her gün günlüğünde tekrar tekrar paylaşır. Güzel ve alımlı bir kız olmuştur. Etrafında gençlerin kendisine dişiliğini hatırlatmaları hoşuna gider. Artık özgür bir bireydir. İlk önceleri ailesinin yanına sık sık giden Çiğdem derslerini bahane ederek yavaş yavaş ailesinden kopar.
Okulunun birinci sınıfını iyi derece ile bitiren Çiğdem’e kendisi ile aynı sınıfta olan Kağan ilgi duyar. Kağan yakışıklı ve bir kızın gönlünü nasıl çalabileceğini bilen kendinden emin biridir. İkinci sınıfta Çiğdem Kağan’la sevgili olur. Ailesinden görmediği sevgiyi ve ilgiyi Kağan’ da görünce, ona sıkı sıkı bağlanır. Çiğdem üçüncü sınıfa geldiğinde her ikisi de ailelerinden gizli evlenir. Çiğdem evliliklerin ikinci ayında Kağan’ın eroin bağımlısı olduğunu öğrendiğinde büyük bir şok yaşar. Kağan uyanık ve kurnaz biridir. Kısa zamanda Çiğdem’i de eroine alıştırır. Artık Çiğdem de Kağan gibi eroin bağımlısı olmuştur. Anne bağımlılığından koca bağımlılığına ve sonra eroin bağımlılığına…
Bir gün “Hani çocukluk hayallerim? Büyük bir gazetenin yazarı olacaktım. Ne oldu Çiğdem?” Diye sorar kendine. Bir anda kalkar. Her zamanki gibi sığındığı günlüğünü alır. Hiç durmadan yazar. Öncesini, yaşadıklarını, kinini nefretini hayallerini..
Gün geçtikçe de eroin bağımlılığı artar. Kağan’ın ailesi varlıklı olduğundan her ikisi de eroin parası bulmakta zorlanmaz. Aliye Hanım ise hala tayin için torpil peşinde koşarken, hasbelkader kızının evlendiğini ve eroin bağımlısı olduğunu öğrendiğinde, her şey için artık çok geçtir.
Çiğdem okulu da bırakmak zorunda kalmıştır. Bir gün dayanılmaz acılar içinde kıvranırken yıllardır yazdıklarını bir kitap haline getirmeye karar verir. En azından hayatta kendi istediği için, hayalleri için bir şey yapacaktır. Bütün günlüklerini bir çırpıda toparlar, roman haline getirip bir yayınevine sunar. Yayınevi romanını çok beğenir ve hemen basmak ister. 1. basım, 2. basım derken artık “Çiğdem’in Günlüğü” “best seller” olmuştur. Çiğdem romanında kimseye acımamış hayallerini çalan herkesi ve her şeyi ifşa etmiştir. Çiğdem’in Günlüğü sanki bir eroinmanın günlüğüdür.
Romanına hayatında iyi kötü her ne varsa yazar. Fakat intikamını aldığını ve bu güne kadarki sorunlarını yazarak çözmüş olduğunu sandığı her şey hala hayatının bir parçasıdır. Yatak odasına girer, yatağına uzanır. Uzun bir süre boş gözlerle, duvarları seyreder. Sonra kalkıp mutfağa gider. Sandalyeye oturur. Masanın üzerindeki eroinini hazırlar. Sorunlarını sadece yazmakla çözememiştir. Kendince hayata tutunacak başka bir dalı yoktur. Gücü tükenmiştir. “Şimdi gitme zamanı!” Hazırladığı son eroinle altın vuruş yaparken, sadece “Hoşça kal yalan dünya!” der.
17.06.2020
- Kale by LyraThemes.com.