6. İçimden geldiği gibi mi yazmalıyım?
Bundan kastınız samimiyetse, evet, içinizden geldiği gibi yazın. Eğer kastınız, “Ben herhangi bir şekilde başlayayım da, nereye giderse artık…” ise muhtemelen yarı yolda kalacaksınız ya da çok geç ulaştığınız metin dağınık olacak. Büyük ihtimalle içinizdekilerle okurlar/yönetmenler ilgilenmeyecek.
Birden gelen enerjiyi (yazma isteğini) esinlenme sürecine (not alma, araştırma, üzerine düşünme, gözlemleme) dönüştürmek gerekir. Aksi takdirde yazılanlar ham kalacaktır. Bir oyunu bir çırpıda yazıp bitirmiş olmanız bir sorundur. Bu yazdıklarınızın çoğunun ortaya kontrolsüz çıktığını gösterir. Bu durumda yazdıklarınızın önemli bir kısmı çöpe gidecek demektir. Yapılması gereken planlı ve kontrollü yazımdır. Oyunu bitirdikten sonra birkaç gün ara verin ve onu düzenlemek/geliştirmek için yeniden ele alın. Metnin son hali düzenleme ve geliştirme sürecinin sonunda ortaya çıkar. Yazdıklarınızı silmekten korkmayın. Emin olun, yeniden yazım her zaman daha iyi olacaktır.
7. Karakterlerimin hepsi aynı şekilde konuşuyor. Bunu nasıl düzeltirim?
Bir oyun metninin üçüncü sahnesinde karakter isimlerini kapatıp diyalogları okuyun. O sırada konuşma şeklinden/davranışlarından hangi karakterin konuştuğunu anlayabiliyorsanız karakterler iyi yaratılmış demektir. Daha en başında, taslak oluştururken, öykü belirmeye başladığında karakterler de kendini göstermeye başlar. Öykünüzü en iyi şekilde anlatacak olan karakterlere karar verdikten sonra bütün karakterlerin özelliklerini belirleyin. Bu özellikler şu şekilde belirlenir:
- Fizyolojik/ biyolojik özellikler; oyun kişisinin görünüşünü, hareketlerini,
- Psikolojik özellikler; düşüncelerini, anlayışlarını, akıl düzeyini ve baskın duygularını,
- Toplumsal özellikler; sosyo-ekonomik ve kültürel durumunu, çevresel faktörlerden etkilenişini, ilgi alanlarını gösterir.
8. Oyunun mutlaka bir mesajı olmak zorunda mı?
Oyunu yazmadaki amacınız ne? Dünya görüşünüz ne? Sanat sizin için ne ifade ediyor? Bireysel sorunlarınızla nasıl baş ediyorsunuz? Toplumsal sorunların bir parçası olduğunuzun farkında mısınız? Sanırım öncelikle bu soruların cevaplarına ulaşmanız gerekir. Ya da aslında hiçbir şey anlatmayan, suya sabuna dokunmayan, salt güldüren (ki bu da bir amaçtır) bir oyun da yazmak istiyor olabilirsiniz. Tavsiyem; suya sabuna dokunun!
Teknik olarak cevaplamak gerekirse; burada odaklanılması gereken kelime ‘tema’dır. Her oyunun bir teması vardır. Tema (önerme) oyunun özünün bir cümle ile ifade edilmesiyle belirlenir. Bu cümle oyunun ana fikrini de ortaya koyar. Yazar oyunu bu tema üzerine kurmuştur. Tema bir anlamda oyunun tezidir. Yazar belirlediği konu üzerine bir savunu ortaya koyar. Örneğin konumuz “özgürlük” ise temamız “Adaletin olmadığı yerde özgürlük yoktur.” olabilir.
9. Oyun yazdım. Okur musunuz?
Yazarlara bu tür mesajlar çok gelir. Elbette bilen bir kişinin yazdıklarınızı değerlendirmesi çok önemli. Fakat bir yazar sizin yazdıklarınızı okuyup değerlendirmek zorunda değil. Ya bunun için bedel ödemelisiniz ya da yazarı okuması için razı etmelisiniz. Olur da, yazarın boş bir zamanına denk gelmişseniz, okuyabilir. Bu durumda eleştiriye açık olmanız çok önemli. Genellikle genç yazar adayları yalnızca yazdıklarının övülmesiyle ilgileniyorlar. Bu durumda ya çok büyük tepkiler gösteriyorlar ya da yazmayı bırakıyorlar.
Size tavsiyem; kendi eleştirmeniniz olun. Yeterince okuyup izlediğinizde yazdığınız oyunu iyi yazarların iyi oyunlarıyla karşılaştırma yetiniz olur. Böylelikle yazdıklarınızın seviyesini siz de görebilmiş olursunuz.
10. İzlediğim oyunlardan etkilenmem normal mi?
Hayatta her şeyden etkilenebiliriz. Ürettiğimiz her şey de bizim tepkimizdir. Elbette bu etkileniş bir eseri kopyalamak anlamına gelmez. Amacımız etkilendiğimiz bir ya da birçok şeyden yola çıkıp özgün bir eser ortaya çıkarmaktır.
11. Ne yazmalıyım?
Gerçekten hakim olduğunuz konularda yazmanızı tavsiye ederim. Bununla birlikte, nitelikli kadın oyunlarına ve nitelikli çocuk oyunlarına ihtiyaç duyulduğunu belirtmek gerekir.
12. Oyun yazarken parantez içini nasıl kullanmalıyım?
Oyun yazarı parantez içi bilgileri yönetmenin işine müdahale etmeyecek şekilde vermelidir. Örneğin “Masaya doğru gider, bardaktaki suyu içer.” diye yazdığınızda bunun mutlaka önemli bir bilgi olması ve akış içinde bir uzantısı olması gerekir. Aksi takdirde, yönetmen ya da oyuncu bu direktifi ciddiye almayacaktır.
13. Yazmak için esin perisini beklemeli miyim?
Esin perisi diye bir şey yoktur. Bu olsa olsa yazar olmaya çalışan tembellerin uydurması ve çalışmama bahanesidir. Esin gökten inmez, yerden bitmez, birdenbire karşınıza çıkmaz. Var olabilmek için bir alt yapıya muhtaçtır. Bir olay gördüğünüzde “İşte ben bundan esinlendim.” diyemezsiniz. Bu, bir olaya tanık olmaktır sadece. Esinlenmek, tanık olunan bu olaydan etkilenmenin yanı sıra, olayı derinlemesine incelemek, olayın işinize yarayıp yaramayacağını belirlemek ve geliştirilip geliştirilmeyeceğine karar verebilmektir. Esinlenme sürecinde yazar taslak çıkarır; alana/konuya dair bilgi toplar ve gözlem yapar. Bütün bu süreçte sürekli not tutar.
Yazarlık bir işçilik sürecidir. Doğru bilgilerle ve düzenli çalışarak bu süreci yaşamak zorundasınız! “Bilgi” ve “emek” kelimelerine odaklanmanızı tavsiye ederim.